WhatsApp

Yoksulluk Nafakası ve Şartları 2025

I. Yoksulluk Nafakası Nedir?

Yoksulluk nafakası, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın talepte bulunabileceği nafaka türüdür. Talepte bulunan kişinin kusurunun karşı taraftan daha ağır olmaması gerekmektedir. Nafaka yükümlüsünün kusuru bulunmasa dahi talep edilebilmektedir. Hakim nafaka yükümlüsünün mali gücü oranında bir bedelin nafaka olarak ödenmesine karar verecektir.

II. Yoksulluk Nafakasının Şartları Nelerdir?

A. Evliliğin Sona Ermiş olması

Yoksulluk nafakası boşanmanın mali sonuçlarından biridir. Bu nedenle boşanma ile birlikte talep edilebilmektedir. Boşanma davası ile birlikte talep edilebileceği gibi boşanma davası sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile de talep edilebilmektedir. Boşanma davasından sonra yoksulluk nafakasının talep edilmesi halinde zamanaşımına dikkat edilmesi gerekmektedir. Yoksulluk nafakası boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde talep edilmediği takdirde zamanaşımına uğramaktadır.

Taraflar kendi aralarında yapacakları anlaşma ile de yoksulluk nafakasını kararlaştırılabilmektedirler.

B. Taraflardan Birinin Talepte Bulunması Gerekmektedir

Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için taraflardan birinin talepte bulunması gerekmektedir. Hakim yoksulluk nafakasına kendiliğinden hükmedemez. Yoksulluk nafakası boşanma davası devam ederken sözlü olarak da talep edilebilmektedir. Duruşma sırasında yoksulluk nafakası talep edildiği beyan edilir ve bu talep mutlaka tutanağa geçirilir. Bu şekilde sözlü olarak beyanda bulunmak şeklindeki talep de geçerli olup hakim şartların varlığı halinde yoksulluk nafakasına hükmedecektir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/12/2010 tarih ve 2010/649 E. , 2010/684 K. sayılı ilamında;

“Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için tarafın istekte bulunması gereklidir ancak bu isteğin mutlaka dava dilekçesinde bulunması gerekmez yargılama aşamasında da yoksulluk nafakası isteği dile getirilebilir. Öte yandan yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanmaya karar verilmiş olması zorunludur.” şeklinde karar verilmiştir.

C. Talepte Bulunan Eş Daha Kusurlu Olmamalıdır

Boşanma davasında kusur derecesi belirlenmeden yoksulluk nafakasına karar verilemez. Yargıtay tarafından tam kusurlu olarak değerlendirilen birtakım davranışlar bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak; bağımsız bir konut temin etmemek, bir tarafın diğer tarafa ilgisiz ve sevgisiz davranması, ortak konuta dönmeme, üçüncü bir kişi ile ilişki yaşamak, cinsel birliktelikten kaçınma, eşin ailesine kötü davranmak, uzun süredir yatakların ayrılması şeklindeki davranışlar gösterilebilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 09/04/2018 tarih ve 2016/15985 E. , 2018/4689 K. sayılı ilamında;

“Davalının alkol alışkanlığının olduğu, davalının maaşının alkol ve başkaca harcamalar sebebiyle aldığı gün tükendiği, maaşı aldığı gün pavyona, gazinoya gittiği, tarafların karşılıklı olarak birbirlerine küfür ve hakaret ettikleri, davacının çocuklarını eve kapatıp dışarı çıktığı, davacının yaşadığı evde başka erkeklere ait araç ile başka erkeklerin görüldüğü, davacı kadının başka erkekle bir çok kez uzun süreli telefon görüşmelerinin olduğu, davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarının bulunduğu” gerekçesiyle tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları kabul edilmiş ise de; davalı erkeğe kusur olarak yüklenen güven sarsıcı davranış vakıasına davacı kadın tarafından usulüne uygun şekilde dayanılmadığı gibi bu konuda dinlenen tanık Musa’nın beyanı da sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olup, bu vakıanın davalı erkeğe kusur olarak yüklenmesi doğru değildir. Davacı kadının temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışları ile davalı erkeğe mahkemece yüklenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarının değerlendirilmesinde ise boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının davalı erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gereklidir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru olmamıştır.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/17889 E. , 2016/13836 K. sayılı ilamında;

“Mahkemece, davalı erkeğin eşine fiziki şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği gerekçesiyle tamamen kusurlu bulunarak davacı kadının boşanma davası kabul edilmiş ise de; toplanan delillerden; erkeğin 2010 yılında eşine şiddet uyguladığı, mahkumiyetine karar verildiği, bu eyleminden sonra evliliğin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalı erkeğin bu eyleminin davacı kadın tarafından affedildiği, en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekir. Davalı erkeğe atfı kabil başka bir kusurun varlığı ise ispat edilememiştir. Davacı kadının tanıklarının beyanları davacı kadından duyuma dayalıdır. Son olayda eşine hakaret eden davacı kadın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurludur. (…) Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 52) dikkate alınarak davalı erkek yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir. Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı erkeğin ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4, TBK m. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davalı erkek yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay’ın tarafları eşit kusurlu ya da kusursuz kabul ettiği davranışlar da bulunmaktadır. Örneğin Yargıtay davacı kadının eşine ağır hakaretlerde bulunmasına karşılık davalı erkeğin bağımsız konut tesis etmemesi şeklinde gelişen olayda tarafları eşit kusurlu olarak kabul etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1590 E. , 2015/1006 K. sayılı ilamında;

“Davalı kadın ağır kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan tahkikat ve toplanan delillerden; davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği, buna karşılık davacı kocanın ise “bununla yapamayacağını, alın kızınızı götürün” şeklinde beyanda bulunarak, eşini kayınpederine bıraktığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri gerekir. Hal böyle iken; mahkemece kadının daha fazla kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesi gerekçe gösterilip, davalı kadının yoksulluk nafakası (TMK md. 175) talebinin reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…)” şeklinde karar verilmiştir.

Nafaka yükümlüsünün kusurlu olup olmaması önemli değildir. Önemli olan talepte bulunanın yükümlüden daha fazla kusurunun bulunmamasıdır. Bu nedenle nafaka yükümlüsünün kusuru bulunmasa dahi yoksulluk nafakası talep edilebilmektedir.

Boşanma davasından sonra açılan nafaka davası için boşanma davası ile belirlenen kusur durumu kesin delil teşkil etmektedir. Bu nedenle boşanma davasından sonra ayrı bir dava olarak açılan nafaka davalarında hakim tarafından boşanma davasına ilişkin dosya incelenir ve oradaki kusur durumuna göre karar verilmektedir.

Terk nedenine dayalı olarak açılan boşanma davalarında boşanmaya karar verilmesi halinde davalı tam kusurlu sayılacağından lehine yoksulluk nafakasına hükmedilememektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2012/18573 E. , 2013/4746 K. sayılı ilamında;

“…evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk eden ve usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen ortak konuta haklı bir sebep olmaksızın dönmeyen davalıyı boşanmada tam kusurlu sayıp, yararına yoksulluk nafakası takdir edilmesi usul ve yasaya aykırıdır” şeklinde karar verilmiştir.

Zina nedeniyle açılan boşanma davasının kabul edilmesi halinde davalı taraf ağır kusurlu kabul edilecektir. Bu nedenle lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi mümkün değildir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2004/13618 E. , 2004/13028 K. sayılı ilamında;

“…Davalının (kadının) bir başkası ile ilişkiye girdiği ve onunla yaşadığı anlaşıldığından, kendisine tedbir ve yoksulluk nafakası takdir edilmesini usul ve yasaya aykırıdır” şeklinde karar verilmiştir.

D. Talep Eden Eşin Boşanma Nedeniyle Yoksulluğa Düşmesi Gerekmektedir

Yoksulluğun tanımını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656 E. , 1998/688 K. sayılı ilamında;

“Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddî varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur.” şeklinde yapmıştır.

Yoksulluğa ilişkin Kriterler Nelerdir?

Yoksulluğa ilişkin tespit yapılırken öncelikle tarafların gelir durumuna bakılmaktadır. Yoksulluk nafakası talep edenin düzenli ve yeterli geliri olup olmadığı önem arz etmektedir. Bu nedenle hakim ilk olarak gelir durumunu incelemektedir. Bu kapsamda kişinin bir mesleğe sahip olup olmadığı, sürekli ve düzenli bir işte çalışıp çalışmadığı incelenmelidir. Çalışmama halinde iradi sebeplerle mi yoksa zorunluluktan mı olduğu hususu araştırılmalıdır. Daha sonra tarafların malvarlığı incelenmektedir. Malvarlığı bulunan tarafların bu malvarlıklarından gelir elde edip etmediği de yoksulluğa ilişkin değerlendirmede göz önünde bulundurulacak kriterlerdendir. Tarafların SGK’dan ödenek alıp almadığı bu ödeneklerin miktarı da bir diğer kriteri oluşturmaktadır.

Yoksulluk Nafakasına İlişkin Emsal Kararlar

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/245 E. , 2018/12822 K. sayılı ilamında;

“Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğu düşecek olması gerekir. (TMK m. 175) Mahkemece davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; kolluk araştırma tutanağında ev hanımı olduğu düzenli bir geliri ve mal varlığı bulunmadığı bildirilen davacı kadının dosya kapsamında dinlenen tanığı kadının çalıştığını beyan etmiştir. Ne var ki, mahkemece bu konuda bir araştırma yapılmamıştır. Bu sebeple, davacı kadının usulünce ekonomik ve sosyal durumu araştırılarak; sürekli ve düzenli çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise elde ettiği gelirin miktarı itibari ile kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı araştırılarak kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası yönünden eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar vermiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/7845 E. , 2016/11005 K. sayılı ilamında;

“Her ne kadar mahkemece;davalının boşanmadan sonra işe girdiği,huzurevinde aylık asgari ücretin %30 fazlası maaş ile sigortalı çalıştığı,davacının ise bilgisayar tamir işi ile iştigal ettiği,maddi durumunun boşanmadan sonra kötüleştiği,borçları ödeyemediği,aradan geçen sürede tarafların maddi durumlarının birbirine denk hale geldiği ve davalının dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumuna göre yoksulluk şartının ortadan kalktığı gerekçe gösterilerek davalı lehine boşanma neticesinde hükmedilen aylık 250 TL’lik yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş ise de,
davalının çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit ve güvenceli bir iş değildir.Nitekim davalının söz konusu işte sigortalı olarak çalışmakta olduğu dosya kapsamına yansıyan belgeler ile sabittir. Geçici işlerde çalışmak ise yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Davalının günümüz ekonomik koşullarında aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir.
Hal böyle olunca mahkemece;davalının sigortalı bir işte çalıştığı,bu işin sabit ve güvenceli bir iş olmadığı da dikkate alınmak suretiyle elde ettiği gelirin yoksulluk durumunu ortadan kaldırmayacağı,ancak kaldırma talebinin azaltma talebini de içermekte olduğu, bu durumun nafaka miktarının indirilmesinde etken olarak dikkate alınacağı da değerlendirilerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.”
şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay kararlarından da görüleceği üzere talepte bulunanın çalışıyor olması yoksulluk nafakasına hak kazanamayacağı anlamına gelmemektedir. Söz konusu işin yoksulluğu ortadan kaldırabilmesi için sabit ve güvenceli bir iş olması gerekmektedir. Dolayısıyla işin getirdiği gelir ve sabit bir güvenceye sahip olup olmamasına göre yoksulluğa ilişkin değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Sürekli ve düzenli bir geliri olmayan ev hanımları yoksulluk nafakasına hak kazanabilecektir. Pek tabi ki her somut olaya göre bu durum değişebilecektir. Fakat kendisine gelir getirecek malvarlığı bulunmayan eşin ev hanımı olması durumunda yoksulluk nafakasına hak kazanacağını söylemek mümkündür.

Yoksulluk nafakası talep eden eşin sürekli ve düzenli bir işi olduğu gerekçesiyle Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2018/6586 E. , 2018/12209 K. sayılı ilamında yoksulluk nafakasına hükmedilmesi bozma nedenidir;

“Toplanan delillerden davacı kadının çalıştığı, düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu, evi ve arabasının olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda kadın yararına TMK m. 175 koşulları oluşmamıştır. Bu durumda davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”

Nafaka talep eden tarafın resmi kurumlardan ödenek alması tek başına yoksulluk nafakasına hükmedilmesine engel teşkil etmemektedir. Söz konusu ödeneklerin yoksulluktan çıkaracak mahiyette olması gerekmektedir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/5924 E. , 2016/9679 K. sayılı ilamında;

“Davalının eline geçen yetimaylığı miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Davalının ölen babasından dolayı aldığı maaş nafakanın azaltılmasına etki edecek olgulardandır” şeklinde karar verilmiştir.

Tarafları yoksulluk nafakası ile sorumlu tutabilmek için de yoksulluktan kurtaracak şekilde düzenli ve sürekli işinin bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde kendisi yoksul durumda bulunan tarafa yükümlülük yüklemek mümkün olmayacaktır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/12929 E. , 2018/2752 K. sayılı ilamında;

“Kendisi yoksul olan eş yoksulluk nafakası ödemekle sorumlu tutulamaz. Toplanan delillerden davalı erkeğin kendisini yoksulluktan kurtaracak derecede düzenli ve sürekli geliri bulunmadığı anlaşılmaktadar. Bu haliyle kadına yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü tutulamayacağı açıktır. Gerçekleşen duruma göre kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru bulunmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Asgari Ücretle Çalışan Eşe Nafaka Ödenir mi?

Yargıtay yerleşik uygulamasına göre talepte bulunan eşin asgari ücretle çalışması tek başına yoksulluk nafakası hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Öyle ki asgari ücretin biraz üzerinde ücret alınması dahi yoksulluk nafakası hakkını ortadan kaldırmayacaktır. Bu husus nafaka miktarının tespitinde belirleyici olmaktadır. Önemle belirtmek gerekir ki her iki eşin de asgari ücretle geçinmesi halinde gelirler birbirine denk olduğundan yoksulluk nafakasına ilişkin talepler reddedilmektedir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2004/5161 E. , 2004/5218 K. sayılı ilamında;

“Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ilke olarak kabul edildiğinden davalı asgari ücretle çalışsa bile yoksulluğunun ortadan kalkmayacağı sadece nafakanın miktarının tayininde rol oynayacağı…” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/7187 E. , 2021/8366 K. sayılı ilamında;

“Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Her ne kadar bölge adliye mahkemesince davacı-davalı kadının asgari ücret karşılığı çalışıyor iken kendi isteği ile çalıştığı iş yerinden istifa ettiği gerekçesiyle kadının yoksulluk nafakası (TMK m. 175) talebinin reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının ilkokul mezunu olup, çocukları ile beraber aylık 700,00 TL karşılığında kirada oturduğu, 96 model bir arabası dışında mal varlığının bulunmadığı, dosya kapsamındaki SGK kayıtlarına göre dava tarihinden sonra 2018 yılı Eylül ayında garson olarak işe girdiği ancak SGK’lı çalışmaları düzenli olmadığı gibi çalıştığı işinden istifa etmemiş olsaydı dahi almış olduğu asgari ücret düzeyindeki gelirin kendisini yoksulluktan kurtarmayacağı (HGK 24.12.2014 tarih 2013/2-1364 esas – 2014/1082 karar sayılı kararı) gözetildiğinde yoksulluk nafakası koşullarının somut olayda davacı-davalı kadın yararına gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-davacı erkeğin sosyal ve ekonomik durumu da göz önüne alınarak kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere yoksulluk nafakası talep edenin gelir durumu hakim tarafından titizlikle incelenerek karar verilecektir. Yargıtay uygulaması da talepte bulunanın çalışıp çalışmadığı, hangi dönemlerde çalıştığı, net geliri, işten ayrıldıysa bunun sebebi ve tazminat alıp almadığı gibi hususların ayrıntılı şekilde incelenmesi yönündedir. Bu şekilde talepte bulunanın geliri belirlenecek ve yoksulluğa ilişkin tespit yapılabilecektir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2007/2508 E. , 2007/4044 K. sayılı ilamında;

“Bu durumda, davacının çalıştığı belirtilen S….. Tekstil Sanayi ve Tic. A.Ş.’den; Davacının boşanma davasının açılmasından önce ve dava süresince çalışıp çalışmadığı, çalıştı ise hangi dönemlerde çalıştığı ve net geliri ve işten ayrılış nedenleri ve ayrılma sonucu kendisine işveren tarafından tazminat ödenip ödenmediği hususlarının ayrıntılı bir şekilde tesbit ettirilmesi, varsa bu gelirlerin onu boşanmakla yoksulluktan kurtarıp kurmayacağı yönünden Yargıtay denetimine açık bir şekilde araştırma yapılarak sonucu itibari ile yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesi gerekirken, bu talebin reddi doğru olmamıştır. Ne var ki ilk incelemede bu yön gözden kaçtığından, davacının karar düzeltme isteminin kabulüne, onama kararının bu yöne ilişkin bölümünün kaldırılmasına, hükmün yoksulluk nafakası yönünden yukarıda yapılan açıklamalar gereği bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yoksulluğa ilişkin değerlendirme yapılırken kişinin sabit bir iş dışında gelir elde edip etmediğine de bakılmaktadır. Bu kapsamda kişinin resmi kurumlardan aldığı aylık ya da ödenek (emekli aylığı, yetim aylığı, yaşlılık veya engellilik aylığı), kira geliri gibi durumlarda tespit edilmelidir. Tespit edilen tüm bu hususlar talepte bulunanın boşanma ile birlikte yoksulluğa düşüp düşmediğini ortaya koyacaktır.

Talepte bulunanın sabit bir işi bulunmayıp resmi kurumlardan gelir elde ediyor veya kira geliri bulunmakta ise yoksulluğu ortadan kaldırmasa dahi nafaka miktarının azaltılmasını sağlamaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/1893 E. , 2019/546 K. sayılı ilamında;

“…Davacı kadının şehit olan oğlu nedeniyle Emekli Sandığı’ndan üç ayda bir 700 YTL. şehit maaşı aldığı, bunun dışında bir geliri ve mal varlığının bulunmadığı, ev hanımı olduğu anlaşılmıştır. Elde ettiği gelirin davacıyı yoksulluğa düşmekten kurtaramayacağının anlaşılmış bulunmasına göre davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri gerekirken…” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/5924 E. , 2016/9679 K. sayılı ilamında;

“…Nafaka alacaklısı kadının aldığı maaşın, zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen yetim aylığı miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir…” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2013/15973 E. , 2014/831 K. sayılı ilamında;

“…Davacı kadının şehit olan oğlu nedeniyle Emekli Sandığı’ndan üç ayda bir 700 YTL. şehit maaşı aldığı, bunun dışında bir geliri ve mal varlığının bulunmadığı, ev hanımı olduğu anlaşılmıştır. Elde ettiği gelirin davacıyı yoksulluğa düşmekten kurtaramayacağının anlaşılmış bulunmasına göre davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri gerekirken…” şeklinde karar verilmiştir.

Yurt dışından işsizlik parası alanlar Yargıtay’a göre kural olarak yoksul olarak kabul edilememektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2007/19574 E. , 2009/344 K. sayılı ilamında;

“…davacı kadının Alman vatandaşı olması nedeniyle aylık 700 Euro işsizlik parası aldığını ve kadın yararına Türk Medenî Kanunu’nun 175. maddesi koşulları oluşmadığı halde lehine yoksulluk nafakası takdirinin doğru olmadığını…” şeklinde karar verilmiştir.

Yoksulluk Nafakası Talebinde Bulunan Eşin Kira Gelirinin Bulunması

Yoksulluk nafakası talep eden eşin kira gelirinin bulunması durumunda hakim elde edilen gelirin talepte bulunanı yoksulluktan kurtarıp kurtarmadığını incelemektedir. Dolayısıyla talepte bulunanın kira gelirinin bulunması her durumda nafaka hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Elde edilen gelir yeterli ise nafaka talebi reddedilmektedir. Talepte bulunanı yoksulluktan kurtarmayan kira geliri yalnızca nafaka miktarının belirlenmesinde rol oynamaktadır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/6824 E. , 2018/12103 K. sayılı ilamında;

“Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Davalı-karşı davacı kadının ekonomik ve sosyal durumunun tespitinde; çalışmadığı, ev hanımı olduğu bildirilmişse de; davalı- karşı davacı kadının kardeşi olan tanık Gülsün; ablasının kira geliri elde ettiği bir evinin ve aylık 3.000 TL gelir elde ettiği banka mevduatının bulunduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece kadının bankada mevduatının bulunup bulunmadığı, adına kayıtlı dairesinin olup olmadığı ve kira gelirinin bulunup bulunmadığı, varsa bu gelirlerin düzenli olup olmadığı ve boşanma halinde kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı hususları araştırılarak sonucuna göre yoksulluk nafakası (TMK m. 175) hakkında hüküm tesisi gerekirken, bu hususta eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/12502 E. , 2015/13440 K. sayılı ilamında;

“…Davalı-karşı davacı kadının üç adet meskenin ½’şer hissesine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davalı-karşı davacı kadının hissedarı olduğu taşınmazların değeri, varsa kira gelirinin tespit edilip, davalı-karşı davacı kadını yoksulluğa düşmekten kurtarıp kurtarmayacağı araştırılarak karar verilmesi gerekirken…” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2006/2077 E. , 2006/10737 K. sayılı ilamında;

“…Davalının Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan emekli olduğu, kira geliri ile otomobilinin bulunduğu, kendi evinde oturduğu anlaşılmaktadır. Bu mal varlığı ve gelire sahip kadının boşanma sonucu yoksulluğa düşeceği kabul edilemez…” şeklinde karar verilmiştir.

Erkek Eşin Çalışmaması Halinde Yoksulluk Nafakası Talep Edilebilir mi?

Yargıtay uygulamasına göre çalışmaya engel durumu bulunmayan kocanın çalışmaması nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Ancak kocanın çalışmıyor olması nafaka miktarının tespitinde önem arz etmektedir. Bu nedenle herhangi bir işte çalışmayan kocanın neden çalışmadığı, çalışmaya engel durumu bulunup bulunmadığı hususları titizlikle araştırılarak sonucuna göre nafakaya hükmedilmesi gerekmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2007/21217 E. , 2009/1592 K. sayılı ilamında;

“…Herhangi bir engeli bulunmayan davalı kocanın çalışmaması, kendisini nafaka yükümlülüğünden kurtarmaz…” şeklinde karar verilmiştir.

Yoksulluk Nafakası Talep Edenin Malvarlığının Bulunması Halinde

Yoksulluk nafakası talep edildiğinde hakim talep edenin malvarlığını araştırmaktadır. Talep edenin malvarlığı tespiti yapıldıktan sonra söz konusu mallardan gelir elde edilip edilmediğine bakılır. Gelir elde ediliyorsa yoksulluğu ortadan kaldırıp kaldırmadığı araştırılarak sonucuna göre nafakaya hükmedilmektedir.

Malvarlığı değerlerine örnek olarak; taşınmazlar, banka hesapları, araçlar, şirket hissesi verilebilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/6259 E. , 2015/21043 K. sayılı ilamında;

“…Davacı karşı davalı kadının, çok sayıda taşınmazda pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı karşı davalı kadının hissedarı olduğu taşınmazların değeri, varsa kira gelirinin tespit edilip, bu gelirin davacı karşı davalı kadını yoksulluğa düşmekten kurtarıp kurtarmayacağı araştırılıp karar verilmesi gerekirken…” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/18654 E. , 2016/15739 K. sayılı ilamında;

“…Davacının babasına ait veraset ilamı istenilerek söz konusu taşınmazlardaki davacı payının değerinin araştırılarak boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin tespiti ile sonucu uyarınca yoksulluk nafakası konusunda bir karar verilmesi gerekirken…” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2014/12256 E. , 2015/836 K. sayılı ilamında;

“…Mahkemece, tarafların ekonomik ve sosyal durumları yeterince araştırılmamış, her iki tarafın şirket ortaklığına ilişkin resmî kayıtlar ve belgeler getirtilmek, adlarına kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığı, banka hesapları vb. araştırılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken…” şeklinde karar verilmiştir.

Maddi ve Manevi Tazminatın Yoksulluk Nafakasına Etkisi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/2-500 E. 2009/557 K. sayılı ilamında;

“Davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatların hukuksal dayanağı ile yoksulluk nafakasının hukuksal dayanağı birbirinden farklıdır. Biri diğerinin yerine ikame edilemeyeceği gibi, birini alanın diğerini alamayacağının ileri sürülmesi yasal mevzuat karşısında mümkün görülmemektedir.” şeklinde denilerek maddi ve manevi tazminatın yoksulluk nafakasından bağımsız olduğunu bu nedenle yoksulluk nafakasının yerine geçemeyeceğini açıkça belirtmiştir.

E. Nafaka Yükümlüsünün Mali Gücü ile Orantılı Olmalıdır

Hakim tarafından nafaka miktarı belirlenirken nafaka yükümlüsünün mali gücü dikkate alınmalıdır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2014/3096 E. , 2014/4000 K. sayılı ilamında;

“Hâkim, yoksulluk nafakasının takdirinde, nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü kocanın gelir durumu arasında bir oranlama yaparak, taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyarak bir karar vermelidir.” şeklinde karar verilmiştir.

III. Yoksulluk Nafakasının Süresi

Toplum tarafından bilinenin aksine yoksulluk nafakası süreli değildir. Hakim tarafından yoksulluk nafakasına hükmedilirken herhangi bir süre sınırlaması yapılmamaktadır. Kanun koyucu açıkça yoksulluk nafakasının süresiz olarak istenebileceğini belirtmiştir. Ancak yoksulluk nafakasına hak kazanan eş evlendiği takdirde yoksulluk nafakası da ortadan kalkmaktadır.

Yoksulluk nafakasını kaldırmak için dava açılabilir. Söz konusu davayı açabilmek için nafaka alanın ekonomik durumunun düzeldiğini artık yoksul durumda bulunmadığını, haysiyetsiz hayat sürdüğünü ya da fiilen evli gibi hayat sürdüğünü kanıtlamak gerekmektedir.

Hemen ulaşın.

Avukat Melisa Karahan
Bakırköy Avukat Bürosu

Telefon

Whatsapp

Mail