WhatsApp

Zina Nedeniyle Boşanma Davası 2025

zina nedeniyle bosanma davasi

I. Zina Nedeniyle Boşanma Dava Şartları

Evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin karşı cinsle cinsel ilişkide bulunması halinde zina nedeniyle boşanma davası açılabilmektedir. Zina mutlak bir boşanma nedenidir. Zina eyleminin ispatlanması halinde hakim tarafların zina nedeniyle boşanmasına karar vermek zorundadır.

A. Hukuken Geçerli Bir Evlilik Olmalıdır.

Zina nedeniyle boşanma davasının kabul edilebilmesi için ilk şart hukuken geçerli bir evliliğin bulunmasıdır. Bu kapsamda ;

B. Cinsel İlişki Gerçekleşmelidir.

Zinanın varlığı için eş dışında karşı cinsten biri ile cinsel ilişkide bulunulmalıdır. Zina eylemini ispatlamak oldukça güçtür. Bu nedenle Yargıtay bazı hallerin varlığını zina eylemine karine teşkil ettiğini kabul etmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2012/8309 E. , 2012/27896 K. sayılı ilamında;

“Toplanan delillerden davalı kadının başka bir erkekle gayri resmi şekilde yaşadığı kanıtlanmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Mahkemece davacının davasının kabulü ile zina nedeniyle boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir” şeklinde karar verilmiştir.

Güven sarsıcı hareketler tek başına zinanın varlığına delil teşkil etmez. Eşlerden birinin güven sarsıcı harekette bulunması halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılmalıdır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 20/06/2017 tarih ve 2016/1282 E. , 2017/7819 K. sayılı ilamında;

“Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşul, “cinsel ilişkinin” varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davalı kadının bir başka erkekle cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Davalı kadının bir başka erkekle telefonda konuştuğu anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka erkekle cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı kadının bu davranışları zina değil, “güven sarsıcı davranış” niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır” şeklinde karar verilmiştir.

C. Zina Eyleminin Affedilmemesi

Zina eyleminin affedilmesi halinde bu sebebe dayanarak boşanma davası açılamamaktadır. Af herhangi bir şekle tabi değildir. Dolayısıyla yazılı ya da örtülü olarak yapılabilir. Aldatılan eşin davranışlarından affedip etmediği ortaya konulabilmektedir. Affeden eş zina nedeniyle boşanma davası açarsa diğer eş dava hakkının ortadan kalktığını ispat edebilmektedir.

Af sayılan davranışlar;

Zina fiilinden sonra aldatılan eşin aynı evde yaşamaya devam etmesi, boşanma davası açmaması gibi durumlar her durumda affı ortaya koymamaktadır. Somut olaya göre değerlendirme yapılmalıdır. Örneğin ekonomik koşullar nedeniyle zina eylemini gerçekleştiren eş ile aynı evde yaşamak zorunda kalan kadın affetmiş sayılmamaktadır.

D. Zina Eyleminin Öğrenilmesinden İtibaren 6 Ay ve Her halükarda 5 Yıllık Süre İçerisinde Dava Açılmalıdır.

Zina eylemini öğrenen eşin 6 aylık süre içerisinde zina nedeniyle boşanma davası açması gerekmektedir. Söz konusu fiilin derhal öğrenilmediği durumlarda 5 yıllık hak düşürücü süre mevcuttur. Yani zina eylemi gerçekleştikten 5 yıl sonra söz konusu eylem yeni öğrenilse dahi dava açılamayacaktır. Fakat önemle belirtmek gerekir ki her fiil ayrı ayrı değerlendirilir. Örneğin erkek eş, bir başka kadın ile düzenli olarak cinsel birliktelik yaşamakta ise son eylemi baz alınarak hak düşürücü süreler hesaplanmalıdır.

II. Zina Sayılmayan Hareketler

III. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Deliller ve İspat

Zina nedeniyle boşanma davasında Yargıtay tam ispat aramamaktadır. Yaklaşık ispatla zina eylemi ispatlanabilmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 20/09/1976 tarih ve 1976/5323 E. , 1976/6399 K. sayılı ilamında;

“Medeni Kanunun 129. maddesi ile zina eylemindeki eşlerin biri birine karşı sadakat mükellefiyetlerini bozan ahlaki yapı, boşanma sebebi kabul edilmiştir. Boşanma nedeni olarak ceza hukuku çerçevesinde tamamlanmış bir zinanın varlığı ve kanıtlanması amaçlanmamıştır. Büyük bir gizlilik içinde oluşması doğal olan zina fiilinin tam bir görgüye dayanarak kanıtlanması pek nadir olmaktadır. Zina olayının varlığı bazı ipuçları, tavır ve davranışlardan çıkarılacak karinelerle kabul edilmelidir. Bu itibarla, zina için gerekli ortama girilmiş ancak elde olmayan nedenlerle eylemin tamamlanamamış olması, bir başka anlatımla eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da zina sebebiyle boşanma için yeterlidir” şeklinde karar verilmiştir.

Zina Fiilini İspatta Kullanılabilecek Deliller

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15/10/2018 tarih ve 2016/24976 E. , 2018/10959 K. sayılı ilamında;

“Zina sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için öncelikle; davalı eşin başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesinin veya cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğine pek muhtemel bakılan bir durum içine girdiğinin kanıtlanması gereklidir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı erkeğin dava açılmadan önce başka bir kadınla birlikte birden fazla kez farklı otellerde tatil yaptıkları ve o kadınla birlikte aynı odada birlikte çekilmiş müstehcen fotoğraflarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre Türk Medeni Kanunu’nun 161’nci maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir. O halde; davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir” şeklinde karar vermiştir.

Sosyal medya üzerinden yapılan konuşmalar da zina nedeniyle boşanma davasında delil olarak kullanılabilecektir. Burada önem arz eden husus söz konusu konuşmaların elde ediliş şeklidir. Aile hayatının getirdiği kolaylık, telefonun şifresinin bulunmaması gibi durumlarda mahkemeye sunulan konuşmalar hukuka uygun olmaktadır. Sosyal medya konuşmalarının tarihinin net olarak gözükmesi gerekmektedir. Aksi takdirde söz konusu konuşmalar hükme esas alınmayacaktır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 16/09/2019 tarih ve 2019/1601 E. , 2019/8698 K. sayılı ilamında;

“Davacı-karşı davalı kadın, erkeğin güven sarsıcı davranışları vakıasına ilk kez davalı-karşı davacı erkeğin karşı dava dilekçesine verdiği cevap dilekçesinde dayanmış ve erkeğin davacı-karşı davalı kadının arkadaşına sosyal medyadan mesajlar gönderdiğini belirtmiştir. Davalı-karşı davacı erkeğe kusur olarak yüklenen güven sarsıcı davranışa konu olan mesaj kayıtları davacı-karşı davalı kadının delil listesi ekinde sunulan ve erkeğin, kadının arkadaşı dışında, başka bir kadınla yaptığı yazışmalardır. Bölge adliye mahkemesi kararında, erkeğin yazışmaları kabul ettiğinden bahisle, erkeğin başvurusunun esastan reddine karar verilmişse de fiili ayrılık döneminde yapıldığı ileri sürülen yazışmaların tarihi belli değildir. Bunun yanında, davalı-karşı davacı erkeğin fiili ayrılık döneminde üçüncü bir kişi ile yaptığı yazışmaların davacı-karşı davalı kadın tarafından ne şekilde elde edildiği belli olmadığından, hukuka aykırı olan bu delile itibar edilerek davalı-karşı davacı erkeğe kusur yüklenmesi yerinde olmamıştır” şeklinde karar vermiştir.

Eşinin zina yaptığına dair iddiada bulunan taraf otel ve polnet kayıtlarının celbini mahkemeden talep ederek iddiasını kanıtlayabilmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 28/09/2016 tarih ve 2015/19062 E. , 2016/13240 K. sayılı ilamında;

“Davacı kadın süresinde verdiği 29.09.2014 tarihli delil listesinde, davalı erkeğin kaldığını iddia ettiği otele ilişkin 15.08.2013 tarihli konaklama bilgileri, danışma ve kat kamera kayıtları ile polnet kayıtlarının getirtilmesini talep etmiştir. Davacı, yargılama sırasında bu delillerinin toplanmasından açıkça vazgeçmemiştir. Yasal sebep bulunmadıkça gösterilen delillerin toplanmamış olması savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. O halde davacı kadının delil listesinde bildirip, toplanmasını istediği delillerin toplanması ve gerçekleşecek sonucu uyarınca hüküm kurulması gerekir. Bu hususlar gözetilmeden yargılamaya devamla eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir” şeklinde karar vermiştir.

Zina nedeniyle boşanma davasında yemin ve ikrar delil olarak kullanılamamaktadır.

IV. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Emsal Kararlar

Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Maddi Tazminat

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 05/04/2017 tarih ve 2015/26395 E. , 2017/4021 K. sayılı ilamında;

“Mahkemece davacı-karşı davalı kadın ağır kusurlu kabul edilerek dava ve birleşen davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına kararı verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının zina eylemine karşılık, davalı-karşı davacı erkeğin de eşine sürekli şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebep olan olaylarda, tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Eşit kusurlu eş lehine tazminata hükmedilemez. Hal böyle iken davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak davalı-karşı davacı erkek yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir” şeklinde karar vermiştir.

Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Manevi Tazminat

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11/05/2016 tarih ve 2010/2-203 E. , 2010/220 K. sayılı ilamında;

“Tüm dosya kapsamından davalı kocanın eşini başka bir kadınla aldattığı sabit olup, evlilik birliği bu nedenle sona ermiştir. Davacı kadına boşanmaya neden olan olaylar sebebiyle kusur izafe edilemez.
O halde, dosyadaki belgelerden davalı kocanın ekonomik durumu ile orantılı verilen manevi tazminat miktarı yerinde olup, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir”
şeklinde karar vermiştir.

Yalnızken Gece Vakti Bir Başka Kadın/Erkeğin Ortak Konuta Alınması

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 02/11/2015 tarih ve 2015/21517 E. , 2015/20095 K. sayılı ilamında;

“Kadının, yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta alması, zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır. Tarafların zina (TMK m. 161) sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacı-davalı erkeğin zina (TMK. md. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir” şeklinde karar vermiştir.

Zinanın Eksik Kalkışma Aşamasında Kalması

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23/09/1993 tarih ve 1993/7903 E. , 1993/7941 K. sayılı ilamında;

“Büyük bir gizlilik içinde oluşması doğal olan zina fiilinin tam bir görgüye dayanarak kanıtlanması pek nadir olmaktadır. Zina olayının varlığı bazı ip uçları, tavır ve davranışlardan çıkarılacak karinelerle kabul edilmelidir. Bu itibarla, zina için gerekli ortama girilmiş ancak elde olmayan nedenlerle eylemin tamamlanamamış olması, bir başka anlatımla eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da zina sebebiyle boşanma için yeterlidir” şeklinde karar vermiştir.

Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Dedektif Tarafından Çekilen Fotoğrafların Hukuka Aykırı Delil Olduğu

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03/04/2019 tarih ve 2018/1268 E. , 2019/3978 K. sayılı ilamında;

“Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davalı kadına yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış fiilinin ispatında kullanılan ve dedektif tarafından çekilen fotoğrafların hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle kusur belirlemesinde esas alınamayacağı, …” şeklinde karar vermiştir.

Eşin Bilgisayarına Casus Programa Yüklenmesi

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 09/04/2018 tarih ve 2016/15763 E. , 2018/4706 K. sayılı ilamında;

“Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-karşı davacı kadına ait bir sosyal paylaşım sitesi hesabında yer alan görüşmelerin casus yazılım ile elde edildiğinin ve hukuka aykırı delil niteliğinde olan bu görüşmelerin kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağının …” şeklinde karar vermiiştir.

Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Ortak Konutta Bulunan Not Defteri

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25/09/2002 tarih ve 2002/617 E. , 2002/648 K. sayılı ilamında;

“Ortak yaşanan evde bulundurulan not defterinin elde edilmesinde, hukuka aykırılık yoktur. Hukuka aykırı olarak elde edilen delilin değerlendirilmesi konusunda medeni usul hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralı esas alınarak karar verilmeli ve bu konuda her somut olayda değerlendirme yapılmalıdır. Bu konuda ihlal edilen kanun hükmü ile ispatlanmak istenen menfaat arasında amaca uygunluk hususu da esas alınmalıdır. Diğer taraftan gizli şekilde ele geçirilen tüm deliller hukuka aykırı delil olarak değerlendirilmemelidir. Örneğin, bir telefon görüşmesinde, telefondaki ses yükseltici veya ikinci bir dinleme aleti sayesinde tarafların söylediklerinin duyulması sonucu yapılan açıklamalar ve bu konudaki tanıklık geçerli olmalıdır. Kişilik hakkının ihlali sonucu elde edilen delilin kullanılmasına hakkı ihlal edilen kişi izin verirse bu delil mahkemece kullanılabilir” şeklinde karar vermiştir.

Kocanın Başka Bir Kadınla Düğün Yapması

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23/02/2005 tarih ve 2005/832 E. , 2005/2668 K. sayılı ilamında;

“Davacı tanıklarının beyanlarından, davacı kadının daha önce açtığı davadan feragatından sonra davalı kocanın bir başka kadınla düğün yaparak evlendiği ve onunla birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 161. madde koşulları oluşmuştur. Davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar vermiştir.

Boşanma Davası Devam Ederken Zina

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 09/11/2020 tarih ve 2020/1606 E. , 2020/5481 K. sayılı ilamında;

“Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı-davalı erkeğin, ilk boşanma davası açıldıktan sonraki fiili ayrılık döneminde, Eda isimli kişi ile birlikte aynı hanede yaşamaya başladığı sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında başka bir kadınla karı-koca gibi fiili birlikteliği olan erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının zinaya dayalı boşanma davasının, erkeğin sübut bulan zinası sebebiyle (TMK m. 161) kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir” şeklinde karar vermiştir.

Affeden Taraf Manevi Tazminat Talebinde Bulunamaz

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15/12/2010 tarih ve 2009/19942 E. , 2010/21140 K. sayılı ilamında;

“Davacı-davalı (koca) tarafından açılan boşanma davası, münhasıran zina (TMK.md.161) sebebine da-yanmaktadır. Dinlenen davacı tanıklarının beyanlarındaki hadiseler 2005 ve 2006 yıllarına aittir. Bu olaylardan sonra tarafların başka bir yere taşındıkları ve evlilik birliğinin uzunca bir süre devam ettiği, davalı-davacı kadının en son 03.06.2008 tarihinde ortak konuttan ayrılıp, önceki evliliğinden olma çocuğunun yanında kal-maya başladığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davacı-davalının, eşinin kendisi evde yokken bir başka erkeği eve aldığını bildiği halde, bu olaylardan sonra evlilik birliğini devam ettirmiş olması af niteliğindedir. Affeden tarafın dava hakkı yoktur (TMK.md.161/son). Bundan sonra birliğin devam ettiği süre zarfında davalı-davacı (kadın)ın zina eyleminin temadi ettiğine ilişkin bir delil ve tanık beyanı da bulunmamaktadır. Öyleyse zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken, isteğin kabulü doğru bulunmamıştır” şeklinde karar vermiştir.

Karşılıklı Zina Halinde Manevi Tazminat

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 22/12/1975 tarih ve 1975/9250 E. , 1975/9503 K. sayılı ilamında;

“Tarafların başkalarıyla zina ettikleri hususunda uyuşmazlık yoktur. Aile birliğinin böylesine tahrip edici bu tutum ve davranışlarının ortak hayatı temelinden sarstığı söz götürmez. Kusur kı-yaslaması yapıldığında, birisini diğerinden üstün tutmak mümkün değildir. Birini önce zinaya başlaması da herhalde öbüründen fazla kusurlu olduğunu kabul etmek için bir gerekçe değildir. Çünkü; kusur önce veya sonra bir davranışta bulunmakla değil, davranışın niteliği ile ölçülür. Olayda iki tarafı da toplumun hiçbir bakımdan hoş görmeyeceği açık sadakatsizlik içindir. Bu bakımdan birlik çekilmez hale gelmiştir. Öyle ise boşanmaya karar verilmesi zorunlu iken davanın reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır” şeklinde karar vermiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 25/09/2012 tarih ve 2011/12930 E. , 2012/22444 K. sayılı ilamında;

“Toplanan delillerden; davalı kocanın zina eylemine karşın, davacı kadının da evlilik henüz sona ermeden Fethi isimli şahıs ile sadakatsiz davranışlar içerisine girdiği, birbirlerine karşı sadakatsiz davranan tarafların eşit derecede kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Eşit kusurlu eş yararına manevi tazminata hükmedilemez (TMK.md.174/2). Bu yön nazara alınmadan davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmamıştır” şeklinde karar vermiştir.

Hemen ulaşın.

Avukat Melisa Karahan
Bakırköy Avukat Bürosu

Telefon

Whatsapp

Mail